Bir Karadeniz Gezisi
Tagem tarafından desteklenen, mandalarda genetik araştırma konulu bir projenin Düzce etabında mandalardan kan örneği almak üzere tanıştığım bilimsel çalışmalar yapan ekip, daha önce Balıkesir, Bursa ve Afyon etabında kan örneği almak üzere birlikte çalışma teklifi getirmiş ve kabul etmiştim. Hem kendi ilimde hem de diğer illerde çok önemli gözlemlerim olmuştu.
Son olarak Giresun, Amasya, Tokat, Çorum, Sinop, Samsun illerinde aynı işlemi yapacağımızı, bu etaba benim katılma isteğim sorulduğunda büyük istek duydum fakat aynı zamanda 10 gün sürecek evden ayrı kalmanın sıkıntısını aynı anda hissettim. Bu 6 ilde, manda bulunan tüm ilçe,kasaba,köy,evlere kadar her yere gidecek, ilgili illeri ilk kez görecek, merak ettiğim konularda gözlemlerde bulunacak, sorular sorabilecektim, kabul ettim.
Bu illeri daha önce hiç görmemiştim ve görmek istiyordum. Hayvancılığın durumu neydi, nereye gidiyordu, geleceği var mıydı, gençler ev hayvancılığını benimsemiş miydi merak ediyordum. Bölge insanı benliğinden uzaklaşmış mıydı, Anadolu ruhu hala var mıydı? Bölgedeki meslektaşlarım nasıl hizmet ediyorlar, kalite standartları neydi? Aklımda birçok soruyla İstanbul Atatürk Havalimanı’na doğru yola çıktım. İlk önce Trabzon’a gidecek, orada otomobil kiralayıp doğrudan Giresun’a geçecek ve çalışmalarımıza başlayacaktık. Uçağımız 20/01/2014 6:35 OnurAir Airbus A321 TC-OBK idi.
Gördüğüm sahil şehirleri ıssızdı, fakat sebebi malum; göç. Örneğin 10 bin olan Eynesil’in başka illerde yaşayan nüfusu 90 bin olduğunu öğrendim. Yazın muhteşem bir kalabalık olurmuş, şenliklerden geçilmezmiş.
Hayvancılık köylerde kalan yaşlılar tarafından yapılıyor, uzun süre yapılması muhtemel görünmüyor. Gençler asgari ücretli işleri hayvancılığa tercih ediyor. Hayvancılığın en yoğun yapıldığı yerlerde bile durum farklı değil. Belki son kale onlar olurlar, belki de ilk yıkımda en erken onlar terk ederler bu sektörü. Hayvancılığımız çok güzel teşvikler verilmesine rağmen, ithalatlar ve yem fiyatlarındaki yükseliş sebebiyle çok kırılgan.
Ahırlar, hayvancılığın geleceği gibi kap karanlık.
Karadeniz insanı cana yakın, çok sevecen, söylendiği gibi dik kafalı dediğim dedik değil. Evlerinde ne varsa önümüze serdiler yememiz için. Güler yüzlü, cana yakın hoş sohbetleri, çabalayıp elde edemedikleri imkanlar içimi acıttı. Hızla ayrıldığımız illerde sanki akrabalarımı bıraktım.
Bakanlık çok güzel projeler yapıyor. Projelerde çalışan genelde zooteknist ziraat mühendisi gençler ve çok az veteriner hekim canla başla çalışıyorlar. Görevini bu kadar sahiplenmiş ülke gençleriyle gururlandım, hemen hepsiyle kucaklaşarak ayrıldık, fakat kalbim onlarla birlikte atıyor.
Giresun, zorlu doğası ve yaşam koşullarıyla üzülmeme yol açtı. İlk gün moralim çok bozuktu. o imkansızlıkların içinde pırlanta gibi yüreklerle karşılaşmak içimi rahatlattı.
Sabah erken saatten akşam karanlığına kadar çalıştık, 280 numune için 3bin km yol yaptık (numune başına yaklaşık 10km.) fakat ertesi sabah zımba gibi kalktık yatağımızdan.
Karanlıkta başladık yolculuğa. İstanbul semalarını terk eder etmez bulut kümesinin üzerinde çıktık ve neredeyse Trabzon’a varana kadar karayı/denizi görmeden 11bin metre yüksekten uçtuk.
Pamukova, Karabük üzerinden geçip sahil üzerinden uçup, güzel bir yolculuğun ardından Trabzon Havalimanı’na indik. Pistin tahliye yolları yoktu, durduktan sonra aynı pist üzerinde geri dönüp teker koyduğumuz noktadan aprona doğru çıkış yaptık. Apronda sadece bir Antonov vardı.
Hemen çalışmaya vardık ve zorlu arazi koşulları sebebiyle örnek toplamamız iki gün sürdü. Sonra Amasya’ya gitmek üzere yola çıktık.Yapımı devam eden, ülkemizin ilk deniz üzerine yapılan Ordu Giresun Havalimanı inşaatını gördük.
Kıyıdan oldukça açığa yaptıklarını sandığım bu havalimanını balıkçı barınağı gibi sahile çok yakın yaptıklarını görünce oldukça şaşırdım.
Amasya’da çalışmaya başladık. Hayvan barınaklarının hali çok kötüydü.
Biraz daha Amasya güzelliklerinden seyredelim
Sırada Tokat var. Tokat’tan görüntüler
Ve Çorum,
Sinop’tayız
Samsun’dan görüntüler
Yılkı atları ve delta gözlem evi muhteşem
Bafra’nın pidesi meşhur, gerçekten de bu ünvanı hak ediyor. Saat 17:00 gibi işimiz bitince uçak-otobüs her türlü seçeneği araştırdım. En uygunu otobüstü, uçak yolculuğunun kıymetini daha bir hissettim. Yanımda “Boyabat Ezmesi” ve Akmanoğlu Gemi Maketleri‘nden aldığım taka maketiyle döndüğümü söylemeden geçmeyeceğim.
Çalışmalarımız esnasında hiç müzik dinlemedik fakat şu şarkıyı dinlesek hiç de fena olmazmış