Ertuğrul 1890 Filmi Üzerine
Kar kış derken iki hafta gecikmeyle de olsa filmi izleyebildim. Bu filmi, gelişmesini istediğim ve gelecekte müttefik olmayı dilediğim Japonya ile Türkiye ilişkileri açısından ve ayrıca tarihte hüzünle andığımız bir dönemi yansıtacağı için merakla bekliyordum. Güzel film fakat şimdiki haliyle kıyaslanamayacak kadar güzel de olabilirdi.
Film başladığında muhteşem mehter marşımız yerine imparatorluğun son döneminde kullanılan askeri marşlar, imparatorluğun da zayıflamış olduğunu anlatıyor gibiydi. Seferin önemi seyirciye tam manasıyla aktarılmadığı gibi, Japonya’ya vardıkları gibi geri dönüyorlar hissine kapılmamıza sebep oldu. Filmde anlatılan “birşeyler oldu fakat önemli nokta Ertuğrul’un Kushimoto kayalıklarına çarpması ve Japonların yaptığı yardım, ayrıca biz de onları kurtardık. İyilik ne güzeldir” gibiydi.
Ertuğrul Firkateyni, Japonya’dan ayrılırken yaptığı saygı atışları ne kadar da güzeldi; öyle ya dostluk böyle ifade edilirdi değil mi? Facia ile kurtarma dönemini birbirine bağlayacak bir nokta olmaması filmi aceleyle yapılmış hissine kapılmama sebep oldu.
Ertuğrul’un mürettebatı içinde Milli Eğitim eski bakanlarından Hasan Ali Yücel’in dedesi, meşhur şair Can Yücel’in büyük dedesi Ali Kaptan’dan hiç bahsedilmemiş olması da ilginç. Filmlerde iyi gider böyle ayrıntılar.
Japonların kurtarılması da elimizdeki bilgilere göre çok farklı anlatılmış. Yapılan fedakarlık, Türk yolcuların, Japonlara kendi yerlerini vermesi değil aslında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin mahsur kalmış Japonları kurtarmak için tehlikeyi göze alarak ve hatta uçağı vurulmuş olsa savaş riskini göze alarak kurtarıcı yolcu uçağı göndermesidir.
Geleceğin Basamaklarına Tarihten Gelen Bir Adım
II. Abdülhamid Han’ın aradığı uzaklardaki dostluğu cumhuriyetin çocukları sağlayabilecek mi acaba? Dost görünüp ülkemizdeki her türlü pisliğin arkasında olan ülkeler arasında yalnızlaşan Türkiye, çalışkan, dürüst, geleneklerine bağlı bir ulusla dost ve müttefik olabilecek mi? Hilal ile güneş bir araya gelebilecek mi? Strateji uzmanları gelecekte Türk-Japon ittifakının olacağını söylüyor. Neden olmasın?
Tarihte yakınlaşma yaşadığımız bir Uzakdoğu ülkesi daha var Güney Kore. Neden bu ülke ile de işbirliği yapılmasın. Güney Amerika’nın parlayan yıldızı Brezilya ve hatta Küba ile neden stratejik işbirlikleri yapılmasın? Bu bahsettiğim ülkeler çok önemli üretimler yapıyorlar. Dünya devlerine mahkum olacağımıza bu ülkelerle birlikte üretime hız versek kötü mü olur? Yerli uçağımızı Brezilya ile birlikte yapsak, aşımızı Küba ile birlikte üretsek, nükleer santrali Japonlarla birlikte, yerli otomobili Güney Kore ile yapsak, hemen bugün başlayabilirdik. Örnekler saymakla bitmez. Ülkemizin arka bahçedeki yılanlara değil vefalı dostlara ihtiyacı olduğu açıktır, çünkü Türk vefalıdır.
Japonya’nın bir türlü unutamadığı, İran’da mahsur kalan Japonların yüzyılın operasyonuyla kurtarılması

İran-Irak Savaşı sırasında, bombalarla sarsılan Tahran’dan 215 Japon’u kurtaran kahraman Türk pilotlarının hikayesi, Japonya’nın yarı resmi yayın kuruluşu NHK’nın birinci kanalında yayınlanan ”Project X” programına konu oldu. Yaklaşık bir saat süren ve büyük ilgi gören Program, şu anonsla başladı: ”İran’da yaşayan Japon şirketlerinin çalışanları, teknisyenler ve ailelerden oluşan 450’den fazla kişinin bu ülkeden ayrılması için tanınan sürenin bitimine az zaman kalmıştı. Fakat ülkeden ayrılamıyorlardı. Yabancı havayolu şirketleri, kendi vatandaşlarına öncelik tanıyordu. İran’da kalan Japonlar, hava saldırısı tehdidi altındaydı. Dönemin (Japonya’nın) Tahran Büyükelçisi Yutaka Nomura’nın girişimleriyle Türk Hava Yolları özel sefer düzenledi. Yüzyılın sınır ötesi kurtarma operasyonuydu.”
Röportajlarla canlandırılan operasyon, dönemin Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi İsmet Birsel, Japonları Tahran’dan Türkiye’ye getiren uçağı kullanan kaptan pilot Ali Özdemir ve Yardımcı pilot Koray Gökberk’in yanı sıra Tahran’daki Japon okulunun öğretmeni Naoki Agata ve o dönemde 8 aylık hamile olan eşiyle Büyükelçi Nomura ve Tokyo Bankası yetkilisi Satoru Nori başta olmak üzere, olayı tüm sıcaklığıyla yaşayanların ağzından aktarıldı.
JAPONLAR KISILIP KALDI
Irak’ın İran’a yönelik 1985’de başlattığı ilk saldırının Japonların büyük çoğunluğunun yaşadığı kentin kuzey kesimini hedef alması üzerine Büyükelçi Nomura, İran’daki Japonlara ”Bir an önce ülkeden ayrılın” uyarısında bulundu. Böylece 450 Japon’un acilen tahliyesine başlandı, ancak 200’den fazlasına hiçbir yabancı havayolu şirketinde yer bulunamadı. Bu sırada, dönemin Irak lideri Saddam Hüseyin’in, İran hava sahasından geçecek sivil uçakların vurulacağı ve saldırının da 19 Mart’ta saat 20.30’da başlayacağı ilan edilmişti. Japonya Dışişleri Bakanlığı ile irtibata geçerek Japonya’dan istenen özel uçak da Japon sivil havayolu şirketleri uçmayı reddettiği için gelmeyince Japonlar, Tahran’da adeta kısılı kalmışlardı. Tokyo Bankası yetkilisi Satoru Nori, o günlerde yaşadıklarını ”Her gün havayolu şirketlerine gidip yer soruyorduk. Artık aramızda selamlaşma (Yer buldun mu?) şeklinde olmaya başlamıştı. Ülkeden çıkışın imkansız olduğu şeklinde kötümserlik başlamıştı” diye anlatıyor.
ÖZAL TALİMAT VERDİ
Sonunda Nomura, yakın dostu olan Tahran’daki Türk Büyükelçisi İsmet Birsel’e başvurdu. Birsel de, ”Japonlar için THY özel sefer yapamaz mı?” talebini Başbakan Özal’a ulaştı. Özal’ın tam, ”Japonları kurtarmak için Türkleri tehlikeye mi atacağız?” diye düşündüğü sırada, İtoçu firmasının Türkiye şubesinde çalışan ve Özal’la tanışıklıkları uzun yıllar öncesine dayanan Takaşi Morinaga’dan bir telefon geldi. Dostunun ricasını kırmayan Özal’ın talimatıyla, saldırıya 25.5 saat kala Büyükelçi Nomura’ya Birsel tarafından müjde iletildi: ”Yarın THY Japonlar için özel sefer düzenleyecek.” Gerçekten de THY uçağı Saddam’ın açıkladığı saldırı saatinden sadece 3 saat önce İran’dan havalandı ve saldırıya 2 saatten az bir süre kala, kaptan pilot Ali Özdemir’in yaptığı ”Welcome to Turkey” (Türkiye’ye hoş geldiniz) anonsu uçaktaki yolcuları büyük bir sevince boğdu. Japonlara göre ‘yüzyılın kurtarma operasyonu’ olan bu olaydan 14 yıl sonra, 1999’daki büyük depremde, uçakta bulunan Mitsubishi Bankası’ndan Satoru, depremzedelere yardım için 5 milyon Yen toplayıp, Ankara’ya teşekkürünü gösterdi. İtoçu firmasından Morinaga da, tüm firma çalışanlarına destek vermeleri çağrısında bulundu.
‘İran Kule bizi yönlendirdi’
Kaptan Pilot Koray Gökberk 1985 yılındaki uçuşun özel bir uçuş olduğunu belirterek, o günü şöyle anlattı: “Bize THY Genel Müdürlüğü’nden uçuş emri geldi. Kaptan pilot Ali Özdemir, ben ve uçuş ekibi boş bir DC-10 ile İstanbul’dan havalanarak Tahran’a yöneldik. İran kule bizi değişik rotalarla Tahran’a yönlendirdi. Radar yönelimiyle uçuş yaptık. Tahran hava limanına indiğimizde pist boştu. Alanda bekleyen 215 Japon vatandaşı hemen uçağa doluştu ve kalkış yaptık. Tam kalktığımız sırada bir hareketlilik oldu ve Iraklı askerlerin ateşe başladığı anlaşıldı. Sağ salim havalandık ve Türkiye’ye döndük.”
Tahran’a güç koşullarda iniş yapan THY’ye ait DC-10 tipi yolcu uçağının kaptan pilotluğunu yapan Ali Özdemir bir röportajda: “10 yıl askerlikten sonra Türk Hava Kuvvetleri’nden THY’ye geçmiştim. Bize bir akşam Tahran’a gitmemiz söylendi. Tahran karışık olduğu için önce Van’a doğru uçtuk. Yakıtımız azalmıştı. Sonra telsizden Tahran’a yönelin dediler. Gidip yolcularımızı aldık. İnerken kurtulanlar alkışladılar, bize kahraman muamelesi yaptılar. 15 Mart 1985 tarihli o gün 9.5 saat uçuş yaptık.” Özdemir, Japonya’da yayınlanan belgesel programda da uçağın kalkışı beklenirken patlama sesleri duyulduğunu belirterek, ”- Uçaksavar füzeleri uçağın 5 metre yakınından geçiyordu. Yine de görevi kabul etmemek aklımızdan bile geçmedi. Orada kalsalardı roket ya da bombayla havaya uçacaklardı. Japonlara karşı Türk milleti olarak sempatimiz vardır. Bu görevi seve seve yine yaparız” diye konuşmuştu. (Röportaj alıntı Veli Sarıboğa- Ercan Sarıkaya)
Ertuğrul Firkateyni hakkında bilgiler
Ertuğrul Firkateyni’ni II. Abdülhamid Han, Japonya İmparatoru Komeii’ye iadei ziyaret ve ülkeler arası ilişkilerin gelişmesi için göndermişti. Ertuğrul, zamanın en ileri teknolojisini taşımasına rağmen ağaç çürükleri vardı. Japonya’ya gidiş yolculuğu 11 ay sürmüştü. 3 ay Japon sularında kaldı. 18 Eylül 1890 tarihinde Kushimoto kayalıklarına çarparak battığında 27 yaşındaydı. Gemideki 655 toplam mevcuttan sadece 69 kişi kurtulabildi.
[…] Bir sonraki sahnede ise, 1985 yılında İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da mahsur kalmış Japon vatandaşlarının THY’na ait bir DC-10 uçağıyla kurtarılması işleniyor. Bu konu Ertuğrul 1890 filminde de işlenmişti ve hatta THY bir Airbus A-330 uçağını retro tabir edilen nostaljik pijama üniformasıyla boyamış, adını da Ertuğrul faciasının yaşandığı yerin ismi olan “Kushimoto” olarak belirlemişti. Bu yazım için Tıklayınız. […]
[…] Bir sonraki sahnede ise, 1985 yılında İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da mahsur kalmış Japon vatandaşlarının THY’na ait bir DC-10 uçağıyla kurtarılması işleniyor. Bu konu Ertuğrul 1890 filminde de işlenmişti ve hatta THY bir Airbus A-330 uçağını retro tabir edilen nostaljik pijama üniformasıyla boyamış, adını da Ertuğrul Fırkateyni faciasının yaşandığı yerin ismi olan “Kushimoto” olarak belirlemişti. Bu yazım için Tıklayınız. […]