17 Ağustos 1999 Depreminin Ardından
Yazının Yayınlanma Tarihi: 17 Ağustos 2016 15:45
17 yıl önce bugün sabaha karşı hastane bahçesinde bir sedye üzerinde yatıyorum. İç çamaşırlarıyla enkazdan çıktığım için altımda kimin olduğunu bilmediğim bir eşofman, bir çift terlik. Yanıma bir asker geldi “ayaklarımı cam kesiyor ağabey” dedi, terliklerimi istedi, verdik.
Duvar yıkılırken başıma çarpmış, çok kan kaybetmişim, bir tarafa dönecek gücüm yok, çok acizim. Baksır şortuyla hastadan hastaya koşan doktora kucağında getirdiği kızını gösteren babaya “ölmüş” cevabıyla feryatlar yükseliyor. Doktor bir başka hastaya bakıyor “iç kanaması” diyor. Acilen hastaneye gitmesi gerek ama gidecek yollar da tahrip olmuş, gidilemiyor. Anlıyorum, o da ölecek. O sabah tarifsiz acılar yaşadık, aynı gün akşamı defin edemediğimiz cenazelerimizin arasında uyuduk. Birçok komşumuzu ve geniş bir coğrafyada birçok vatandaşımızı kaybettik hatta hala bulunamayanlar var.
Deprem bize ne öğretti? Ders aldık mı?
Hayır. Kentsel dönüşüm ayağına eskiden 100 bin lira etmeyen daire denen modern kümeslerin 600 bin liradan başlayan fiyatlarla satıldığını gördük. Dairelerinin yeni fiyatından memnun ev sahipleri ve multi milyoner müteahhitlerden başka bir yenilik yok.
Olası bir depremde muhtemelen yıkılacak olan viyadüklere, karayollarına alternatifler yapılmadı. Bir afet durumunda gidilecek patika yollar açılmadı. Sahra hastaneleri tasarlanmadı, eylem planları yapılmadı. Afetsiz bölgelere ulaşım planları yapılmadı.
Afeti çaresizlik içinde yaşamış bir ilçe olarak yıllar sonra bugün itibarıyla görev başında olan saygıdeğer kaymakamımız Murat Şener, hava parkı çalışması yapıyor. Yapılacak olan hava parkı mutlu günlerde sportif havacılık için çalışacak, Allah korusun bir afet durumunda ilk yardım malzemesi getirmede, hasta taşımada kullanılacak. Aynı askerde gördüğümüz yangın havuzları gibi.
Yurt sathında kağıt üzerinde neler yapılmıştır bilemem fakat koskoca ülkede deprem adına benim gördüğüm en gerçekçi çalışma bu.
“Unutmadık” “03:02” “saygıyla anıyoruz” sözleri birer aldatmadan ibarettir. Unutmadın da ne yaptın?
Bunun dışında her şey bizim acı hatıralarımızı tazelemekten başka bir şey değil. Acılarımızı unutmak istiyoruz, psikolojik durumumuzun artık normale istiyoruz fakat unutamadık, unutturmuyorlar. Biri o dehşet gününü anlatırken tekrar o anları yaşıyoruz, kalbimiz hızla çarparak hüzün ve çaresizlik içinde. Bırakın biz acımızı toprağa gömelim, fakat deprem bir gerçektir, çok acı bir gerçek.
Geçmiş tecrübelerden dersler çıkaralım, tedbirler alalım. İlk yardım nasıl yapılacak, ulaşım nasıl sağlanacak, iletişim hangi alternatifle yapılacak, açlık susuzluk hatta soğukla nasıl mücadele edilecek planlamasını yapalım. Bu gibi hazırlıklar ülkemizi demokratik olmayan yollarla ele geçirmeye çalışabilecek güçlerle mücadele için de faydalı olacaktır. Bir şeyler yapılsın ki bilelim depremin unutulmadığını.