Bir Spotting Günü
Spotting, kelime manasıyla gözlemleme anlamını taşısa da bizler bu kelimeyi hava araçlarını gözlemleme ve fotoğrafını çekme anlamında kullanıyoruz. Bu işlemi yapana da spotter diyoruz. Bunu biz diyoruz, bizim ne yaptığımızı kim olduğumuzu bizden başka bilen yok çünkü.
Spotting, bir hobi olup bu işten gelir elde edilmediği gibi, pahalı ekipmanlarla çalışıldığı için ayrıca harcama yapmak da gerekmektedir.
Kimi spotterler havaalanları yakınında oturduğu için bu hobilerini yerine getirmeleri ulaşım açısından kolay olmakla birlikte, uzak olanlar uçağı en yakın havadayken 10bin metrede görmekte veya spotting için uzak mesafeler katetmektedirler.
Ben de bu maksatla 250 km. yol yapıp yolumu İstanbul Atatürk Havalimanı 17-35 pistlerine paralel ve havalimanı ile arsında sadece bir karayolu bulunan Flyinn AVM’ye düşürdüm.
Flyinn AVM balkonundan çevreyi seyrimize devam ederken daha konuşamayacak yaşta çocuklardan yaşlı sayılacak insanlara kadar geniş bir kitlenin ilgi ile havalimanını ve uçakları izlediğini gördüm.
Bu alışveriş merkezini bilmeyen birçok insanın havalimanı etrafındaki tel örgülerin ardından ve uzaklaştırılıncaya kadar uçak seyrettiklerini gördüm. Öyle ya, nasıl ilgisiz kalınır ki iniş ve kalkış yapan uçakların hemen yanından geçerken? Bu maksatla birçok ülkede gözlem yapabilme yerleri yapılmış olmasına rağmen ülkemizde sanki içeride çok gizli bir uzay teknolojisi varmışçasına tel örgülere yaklaşmanıza izin verilmemekte, uçağa binerken bile amatör kamerayla olsa dahi fotoğraf çekenler hemen uyarılmaktadır.
Yasak bölge girilmez uyarısına rağmen yolda durmak, önünden geçmek dahi yasak
Arkadaşlar ile saat 11:00 gibi buluşacaktık. Olmayan saatime baktım daha zaman vardır ve ben de 05 pistine yakın bir yer aradım. Giriş yerini karıştırınca ve içeride de park edecek yer bulamayınca oldukça zaman kaybettim. Yol üstünde durup birkaç kare fotoğraf çektikten sonra hemen Flyinn’in yolunu tuttum.
Sonbaharın son günleri olması sebebiyle fotoğraf çekmek için hele bu kadar uzak mesafelerden çekim yapabilmek için ışığımız yetersizdi. Olsun keyfimiz yerindeydi.
Eski ve yeni boyamalar birarada
kendini riske atmış bir spotter
35 pist başında inşaat çalışmaları vardı
Köroğlu da ziyaretimizdeydi
Sohbete dalınca ters bir trafiği son anda farkedebildim
05 pistine inmek isteyen Irak uçağı go-around yaparken
Türkyıldızları CASA CN 235
Bir ara pistte çok fazla kuş vardı. Dağıtmak için araç geldi
Jetler bekleyip Bosna Hersek turboprob uçağı pistte ilerleyince, pist kenarında bekleyen kuşlar da dağıldı
Bazen pisttekiler de yeterli gelmeyebilir
İlk iniş denemesi go-around ile sonuçlanan Irak uçağı, take-off esnasında
Türk Hava Kuvvetlerine ait Lockheed C-130B Hercules
Sharkletli Airbus A320 fotoğrafı çekebilmek için karanlığa kadar bekledim (ilk uçaklar bunlar)
Çok yorucu, bir o kadar da keyifli bir gün geçmişti. Ertesi sabah Düzce’ye dönmek için yola çıkmıştık ki, İstanbul trafiğine bir de yağmur eklenince içinden çıkılmaz hal almıştı. Biraz oyalanalım belki trafik azalır diye düşünerek bu sefer çocuklarla birlikte Flyinn’e gittik. Birkaç fotoğraf da çektim.
pist ıslak
kare kare bir landing
Take-off için motorlarına tam güç veren Boeing 737
jet motorları pist üzerindeki yağmur sularını adeta içiyor
pistin sularını emen bir başka Boeing 737 daha
Airbus’ların bu kötü alışkanlıktan henüz haberi yok gibi:)
Trafik rahatlasın diye beklememize rağmen, dur kalk trafiği ile İstanbul sınırlarını terk etmemiz kolay olmadı. motor saatine baktığımda 250 km. yolu 5 saatte geldiğimizi gördüm. Ortalama seyahat süratimizi saatte 53 km. olarak gösteriyordu. İstanbul’da yaşayanların bu sorunlarına üzülmekten öte birşey gelmezdi elimden. Fakat konuşmadan da durulmuyordu:
Birim alana en fazla insanı doldurursanız, her yer yol olsa dahi, insan kalabalığından yine de sıkıntı yaşanacaktır. Şehirleri mümkün olan en geniş alanlara yaymak gerekir. Bir binada yaşayan insan sayısı, ülkemizin herhangi bir yerindeki bir köyde yaşayanların sayısı ile aynı olunca bu tip sorunlar kaçınılmaz olur.
Veteriner ve halk sağlığı konusunda zaten yazıyorum, bilgilendirmelerde bulunuyorum, haddim olmayıp şehircilik konusunda da iki kelime ettim. Kusurum varsa affola diyerek İstanbul’u yıllar önce terk etmiş olmanın keyfi, her istediğimde O’na kavuşabilmenin huzuru ile işimin başına bir gün gecikmeli olarak döndüm.